|
|
Atçıini -
Mencilis Mağarasının Keşfi (1977) / Oral Ülkümen
1976 Ekiminde BÜ ye (Boğaziçi Üniversitesi) kaydoldum.1977 Şubat'ının o
gününe kadar Üniversiteyle ilgili hiçbir anım yok.
Liseden arkadaşım Cezmi Sarıoğlu önüme BÜMAK antetli bir kağıt uzattı ve
hemen imzalalamı istedi. Ertesi gün akşamüstü Tiyatro Salonunun
sahnesinde 12 kişi eski püskü sırt çantaları, polonya yorgan uyku
tulumları ve dev karavana tencereleri arasında, giysilerini çantaların
yanına yığmış Kulüp ve Gezi başkanı Fatih Erdoğan'nın elemesini
bekliyordu. Fatih aynı zamanda o dönemin ülke çapında prestijli bir
tiyatro topluluğu olan büo nunda başkanıydı. Evden getirdiğimiz
giysilerimizin yarısından çoğu dönemin BÜMAK çeyrekkafaları tarafından
elendi. Elenenen eşyalar arasında; Selim'in yastığı ve pijamaları,
Cezmi'nin biraları, ve benzeri bir sürü giysiler vardı. Herkez bir
çantaya sahip olacak ve bu çantalara kişisel eşyaların yanısıra dibi
kara dev tencereler, polonya karpit lambaları, işçi kaskları, karpitler
ve yemek malzemeleri paylaştırılacaktı. Saat 19 da herşey hazırdı ve
şöför Kazım yönetiminde, 12 sırt çantası ve içinde ne olduğunu yaklaşık
5 sene sonra öğrendiğim 1 çuval, okulun minibüsünün üzerine yüklendi ve
12 kişiyi de alarak otogara bıraktı.
MENCİLİS ATÇIİNİ MAĞARASININ KEŞFİ;
Bulak köyünün kahvesinde sabahın erken saatlerinde, Otogarda bilet
satışında çalışan 2 Bulaklı Hayri Özçelik ve Ahmet Çelik bizi Emin
dayıya anlatmaya çalışıyorlardı. Henüz köylere televizyon girmemişti,
siyasal çatışmalarda ölümler hayli artmıştı, bizimde tiplerimiz oldukça
bozuktu, sakallıydık, parkalıydık, gençtik, potansiyel tehlikeydik.
Öğlene doğru Emin dayı ikna olmuş gibi davrandı. Çantalar sırtlandı ve
kamp yerine doğru 2 saat acılarla yüründü. Bu benim acılarında zevk
verebileceğini kavradığım ilk andı. Henüz geniş ve sağlam bel kemerli
çantalar icat olunmamıştı. Çantalar sadece omuzda taşınırdı. Katır, Deve
veya Adam tutulamazdı. Eğer tutulur ve duyulursa, bir daha okulda
kimsenin yüzüne bakılamazdı. Zaten bu etik baskı altında böyle bir
ihtimal akla dahi gelemezdi. Polonya malı dıştan frame'li çantalar
üstüne asılanlarla birlikte ortalama 30'ar kg oluridi. Frame'mi kırık ve
iplerle bağlanmış olmayan hiçbir mağaracı tanımadım. Benim
dönemdaşlarımın çoğunun bel rahatsızlığı vardır.
Mencilis Atçıini mağarasının ilk inişnin başında 9 kişilik ekip harekata
hazırdı.Bu gezide 3 eski üye vardı ve bunlardan biri geçtiğimiz yaz
Mustafa Aktar ve Nesip Aral'ın Düdencik'e düzenlediği geziye katılmış
ancak hiç feyz almamıştı. Bümağın ilk ipi torbasından çıkarıldı. 50 m
lik kırmızı dinamik bir ipti. Yurt dışına çıkmak yasaktı. Her türk
vatandaşı 2 yılda 1 kez yurt dışına çıkma hakkına sahipti ve her çıkışta
yanlış hatırlamıyorsam 200$ harç ödenirdi. Selim'in babasının bir
nakliye firması vardı ve tır koltuğu altında kaçak olarak 1 kangal ip
getirtilmişti. Karpit lambaları elde taşınırdı, büyük bir aynası vardı
ve hep düşerdi. İlk mağaramda sürekli bir şangırtı hatırlıyorum. Ben ilk
inişinin başında nöbet bekleyecek olan 3 kişiden biriydim. Diğer altı
kişiyi sırayla ipe bağlayıp aşağıya sarkıttık. Onlar döndüğünde de geri
çekecektik. Tabii ikinci inişin başında da 3 kişi kaldı ve 3 eski
mağaracı yollarına devam ettiler. Bu bekleyiş 6 saat sürmüştü. Geri
döndüklerinde biz iki kişi kalmıştık. Süleyman Bıyıklı tüm cesaretini
toplayıp dışarıda beklemeye karar vermiş ve bizi 4 saat önce terk
etmişti ve hala geri dönmemişti. Aşağıdakileri sırayla yukarı çekmeye
başladık. İlk Barlas geldi. Bu iş bize biraz ilkel gözükmüştü. Barlas
kısa bir ip bulup bir kayaya bağladı ve başka bir iple halka yaparak iki
ipi birbirinin içinden geçirdi. Biz, KARABİNİ KEŞFETMİŞTİK, mağaranın
derinlerinden dönen ekip ise 11 metrelik inişe kadar ilerlemiş ve inişin
başında eski türkçe yazılarla karşılaşmıştı. Bu gezide gördüğüm ve
göreceğim mağara bu kadarmış.
Çıkışa geldiğimizde Süleyman donuk bir suratla bizi bekliyordu. Çıkarken
karpit lambası sönmüş. Fener ve kibriti de yokmuş. Ellerini duvarlara
süre süre delikleri bulmuş ve o 50 metreden az mesafeyi katetmesi 4 saat
almış.
Kampta kahramanlar gibi karşılandık. Uzaktan sesimizi duyduklarında
sıcak çorbaları tabaklarımıza koymuşlardı bile. O gün alışkanlık oldu ve
her mağara çıkışında soyunmadan ve yıkanmadan önce, çıktığım gibi ıslak
ve çamurlu yedim yemeğimi ateş başında.
O gezide Bümak'ı 80'li yılların ilk yarısına kadar götürecek ekibin
ortak ruhu oluşmuştu bile. 23 yıl sonra bu gün biz hala birlikte tatil
yapıyor ve hatta zaman zaman mağaraya bile gidiyoruz.
Not: 5 yıl sonra içinde ne olduğunu öğrendiğim çuvalın içeriği: 5 adet
10ar metrelik çelik merdiven. Ekipteki eskiler nemelazım yanımızda
bulunsun diye bize taşıtmışlar ancak kullanmasını pek iyi bilmediğimiz
bu merdivenleri tehlikeli olmasın diye ortaya çıkartmamışlar.
|
|
İspanya, Pınar Peker, 19.7.2001
Didem Japonya'da, Didem Newton, 5.7.2001
Didem Japonya'ya Uçuyor, Didem Newton, 28.6.2001
'78 yaz; İlk Arazi Taramamız Çimiyayla,
Oral Ülkümen, 14.6.2001
'78 Şubat Bulak Atçıini Mağarası Haritalanıyor,
Oral Ülkümen, 24.5.2001
'77 yazı; Toroslarda Dikey Mağaralara, Oral Ülkümen, 17.5.2001
Atçıini - Mencilis Mağarasının Keşfi (1977), Oral Ülkümen, 10.5.2001
'77 Sonbahar; Zonguldak Günleri, Oral Ülkümen, 3.5.2001
Bir Çini Panonun Öyküsü, Sibel Güven, 22.2.2001
Gezgin Olamamak,
Kürşat Doğan, 6.7.2000
Gitmek Üzerine,
Dilek A., 15.6.2000
Kazılara Misafir Olmak, Haldun Aydıngün, 3.2.2000
Uzun Gölgeler Ülkesi Fas, Alper Sesli, 20.1.2000
Aladağlar'da Bir İlk Çıkış, Haldun Aydıngün, 21.10.1999
Van'dan Ağrı'ya Yolculuk, Haldun Aydıngün, 7.10.1999
Seyyah Olmaya Karar Verdiniz, Haldun Aydıngün, 30.9.1999
Aksi İhtiyar Kelebekler Vadisinden Bildiriyor, Cüneyt Alpay,
1.8.1996
|
|
|
|